Barış, Aynı Kaldırımda Yürüyebilmektir
Abdulselam Gülyen / Şırnak Ajans
Xale Miheme’yle her sabah aynı kaldırımda karşılaşırız. Ben işe yetişmeye çalışırım, o günün yükünü çoktan sırtına almıştır. Çekçeğin sesi gelir önce; demir, taş ve yorgunluk birbirine karışır. Selamlaşırız. Bu şehirde bazen selam vermek bile küçük bir barış hâlidir.
Xale Miheme sabah erkenden kalkmıştır. Çayı kendi koymuş, ekmeği bölmüş, sessizce çıkmıştır evden. Çekçek boşken bile ağırdır der. “İnsan daha gün başlarken anlar,” der, “kolay bir gün olmayacağını.”
Birlikte birkaç sokak yürürüz. O insanların bıraktıklarını toplar. Kâğıdı ayrı, plastiği ayrı koyar. “Biz çöpten yaşamıyoruz,” der, “başkalarının vazgeçtiğinden geçiniyoruz.” Bu cümleyi söylerken sesi ne öfkelidir ne kırgın; sanki durumu kabullenmiş ama adaletsizliği unutmamış gibidir.
Trafik yanımızdan hızla akar. Arabalar, korna sesleri, acele. Xale Miheme çekçeğiyle yolun kenarına sıkışır. “Barış olunca,” der, “insan yolda kendini daha az yalnız hisseder.” Soruyorum: “Nasıl yani?” Gülümsüyor. “Kimse seni ezmeye çalışmaz. Ne tekerleğiyle ne sözüyle.”
Öğle vakti bir yerde dururuz. O küçük tenceresini çıkarır. Yemeğini paylaşır benimle. Aynı kaptan yeriz. Etrafımızdan insanlar geçer, bakmadan. Görünmez olmak savaşın sessiz hâlidir diye düşünürüm. Barış ise görülmek, en azından yok sayılmamaktır.
Bazen çekçekten bir kazak çıkarır. “Çocuklara,” der. “Temizlerim, gönderirim.” Sonra ekler: “Barış olsaydı, belki ben götürürdüm.” Bu cümle havada kalır. Çünkü barış bazen insanın sevdiklerine kavuşabilmesi demektir.
Bir gün market arkasında durduk. Tarihi yaklaşmış yiyecekler vardı. Xale Miheme dikkatle seçti. Ama yalnız değildik. Başka insanlar da vardı. Kimse konuşmadı. Savaşın ve yoksulluğun ortak dili sessizliktir. Barış olsaydı, kimse akşam yemeğini çöpte aramazdı.
Yürürken Xale Miheme’nin sesi ağırlaşır. Mevsimlik işleri anlatır. Gittikleri yerlerde yaşadıklarını. Korkuyu, dışlanmayı, tehditleri. “İnsan,” der, “her gün tedirgin yaşarsa, içi yorulur.” Sonra durur. “Barış, insanın içini dinlendirir.”
Akşamüstü son turuna çıkarken daha yavaş yürür. Yorgundur ama yine de çekçeği bırakmaz. “Barış,” der, “eve sağ salim dönmektir.” Ne büyük laf eder ne slogan atar. Barışı böyle anlatır.
Vedalaşırız. O başka bir sokağa gider, ben başka. Ama düşünce aynı yerde kalır: Barış, Xale Miheme’nin daha korkusuz çekçek çekebilmesidir. Barış, bir yurttaşın yanındaki emekçiye yabancı olmamasıdır.
Barış herkes içindir. Sokakta çalışan için, evine dönen için, çocuklar için. Çünkü barış, kimsenin kimliğinden, yoksulluğundan, emeğinden dolayı hedef olmadığı bir hayat demektir.
Ve belki de barış, en çok da aynı kaldırımda yan yana yürüyebilmektir
Abdulselam Gülyen-Bir Sınır Kentinden Notlar