Bir Umut, Bir Belirsizlik Abdulselam Gülyen  / Şırnak Ajans  Ortadoğu… Çeyrek asırlık bir ömrü olan bir insan bile burada doğsa, hayatı boyunca “barış” kelimesinin ne anlama geldiğini sorgulamadan büyüyemez. Yüzyıllardır süren savaşlar, anlaşmalar ve kırılmalarla şekillenen bir coğrafya burası. Şimdi ise, daha önce kuralların, hakların, bir arada yaşamanın değerinin yüksek olduğu bir zaman diliminden, çıkarların, kısa vadeli ittifakların ve küresel hesapların öne çıktığı bir döneme geçiyoruz. İçinde binlerce yılın birikimi olan bu topraklarda yaşayan halklar, bir yanda tarihsel kimliklerinin peşinden giderken, bir yanda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Kürtler, Ezidiler, Türkmenler, Araplar, Durziler… Her biri kendine ait bir öyküyle bu topraklarda varlık gösteriyor. Ama hepsinin ortak bir paydası var: Geçmişin acı hatıralarına rağmen, umutlarını kaybetmemek. Ortadoğu’nun güzelliği, belki de bu kadar çeşitliliği içinde barındırmasındadır. Hem kültürel anlamda hem de inançlar, diller, gelenekler açısından çok zengin bir mozaik… Ancak bu zenginlik, genellikle çatışmaların, ayrılıkların ve kırılmaların kaynağı oluyor. Oysa bu coğrafyada bir arada yaşamanın zorluğu, aynı zamanda en büyük gücü olabilir. Belki de barış burada, farklılıkları kutlamaktan, birbirine karşı hoşgörüyü daha fazla kabul etmekten geçiyordur. Birçok halk burada, tarih boyunca kendi kimliklerini koruyarak, bir arada yaşamayı başarmıştı. Ne var ki, dünya değiştikçe, bu değişimin Ortadoğu’daki halklara da yansıması kaçınılmaz oldu. Şimdi karşımızda, neredeyse her gün farklı bir ülkenin iç işlerine müdahale eden büyük güçlerin ve her an patlamaya hazır, kısa vadeli ittifakların bulunduğu bir gerçeklik var. Bu, sadece bölgeyi değil, insanları da belirsizliğe sürüklüyor. İçinde yaşadığımız bu belirsizlik, aslında bir anlamda, kadınların, çocukların, yaşlıların ve tüm toplulukların sabrını sınayan bir durum. Ortadoğu’nun kadınları, yıllardır savaşın ve mücadelenin gölgesinde hayatlarını sürdürüyorlar. Sadece savaşta değil, hayatta kalma mücadelesi veren, evlerini ayakta tutan, bazen de toplumun her yönüyle güçlenmesine katkı sağlayan kadınlar… Hepsi, bu toprakların gerçek kahramanlarıdır. Ve çocuklar… Bir yanda geleceği olmayan, belki de hiç yaşayamayan; diğer yanda ise bir umut ışığı görmek isteyen; hayal kuran, sevinç ve hüzün arasında büyüyen çocuklar… Onların gözlerinde, bir zamanlar yaşadıkları savaşın ve yıkımın ötesine geçme arzusunu görmek mümkün. Belki de asıl barış, geleceğin bu çocuklarının hayallerinde yatıyor. Onlar, belki de bu karmaşık dünyada en saf, en gerçek biçimde barışı istiyorlar. Fakat Ortadoğu’nun gerçek gücü, insanlarının bir arada var olabilme çabasında gizli. Bu coğrafyada her halk, farklılıklarıyla bir bütündür; birbirini tamamlayan, birbirine duyduğu saygıyla hayatını sürdüren bir yapıdır. Bu yüzden, belki de yapılması gereken tek şey, birbirimizi daha çok anlamaya çalışmak. Birlikte var olmanın güzelliğini keşfetmek. Evet, belirsizlik içinde olmak, korku ve endişe yaratıyor. Ama aynı zamanda bu belirsizlik, umut için de bir alan sunuyor. Ortadoğu’nun insanları, tarihi boyunca birçok zorluğa göğüs gerdi, pek çok kez yeni bir başlangıç yapma fırsatını buldu. Kim bilir, belki de şu an yaşadığımız bu karmaşa, yeni bir dönemin habercisidir. Barış, sadece devletlerin masa başında yaptığı anlaşmalardan ibaret değildir. Gerçek barış, halkların bir arada var olmayı seçtikleri, birbirine saygı duydukları ve hep birlikte daha güzel bir yarın için çaba gösterdikleri bir süreçtir. Ortadoğu’nun insanları, bu mirası hala taşıyorlar. Ve belki de bir gün, hep birlikte, geçmişin acı hatıralarını bir kenara bırakıp, sadece barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin yüceldiği bir dünyada yaşayacağız. Her şeyin mümkün olduğu, sadece inanç ve umutla değil, karşılıklı anlayış ve sevgiyi temel alarak… O zaman belki, biz de bu toprakların gerçek anlamını bulmuş olacağız. Abdulselam Gülyen - Şirnak Ajans Bir Sınır Kentinden Notlar