Kaderin Biçtiği Gömlek
Abdulselam GÜLYEN
“İnsan yedisinde neyse, yetmişinde odur,” derdi büyükler. Sanki hayat, doğduğumuz anda elimize bir gömlek tutuşturuyor; kimi bembeyaz, kimi rengârenk, kimi kısa, kimi ise kirli. Bu gömlek, mizaç oluyor, karakter oluyor, kader oluyor. Her birimize emanet edilen bir yazgı, bu canına yandığımız dünyada bize biçilen bir rol. Kimimizin payına bolluk düşüyor, kimimizin yokluk. Ama o yokluklar, bazen sevgiyle, samimiyetle öyle güzelleşiyor ki, sanki varlıktan daha kıymetli hale geliyor.
Hayat, hepimizi bir aynanın önüne dikiyor. Kendi yansımamıza bakarken, içimizdeki o değişmez özü görüyoruz. Kaç kez denedik kendimizi yeniden inşa etmeyi, kaç kez çabaladık o biçilen gömleği yırtıp yeni bir tane dikmeyi. Ama ne kadar değişirsek değişelim, o gömlek hep aynı. Karakterimiz, kaderimizin yazıldığı defter gibi; satır satır işlenmiş, silinmesi zor. Kimi zaman karaktersizlik, en büyük karakter olmuş gibi görünüyor. Kimi zaman da o yokluklar, bitmeyen mücadeleler, insanı insan yapan en güzel nakışlar oluyor.
Yokluk, bazen bir yük değil, bir hediye. Sevgiyle, samimiyetle yoğrulduğunda, o yokluklar insanı zenginleştiriyor. Her birimizin hikâyesi farklı, ama hepsinde bir ortaklık var: Hayat, bize biçtiği rolü oynatıyor. Kimi sahnede alkış topluyor, kimi sessizce bir köşede duruyor. Ama o sahne, o gömlek, bizim. Ne kadar yıpranırsa yıpransın, ne kadar kirlense de, onu taşımak bize düşüyor.
Belki de mesele, gömleği değiştirmekte değil, onu nasıl taşıdığımızda. Kirliyse temizlemeyi, kısaysa uzatmayı, soluksa renklendirmeyi bilmek gerek. Kader, mizaçla yazılıyor; ama o yazgıyı güzelleştirmek, bizim elimizde. Samimiyetle, sevgiyle, dürüstlükle… Çünkü insan, yedisinde neyse yetmişinde de o oluyor; ama o “o”, her zaman biraz daha güzel bir “o” olabilir.
Şırnak Ajans / Abdulselam Gülyen
