BİLGİ İNANÇ VE ELEŞTİREL DÜŞÜNCE (3)
Prof. Dr. Nurullah Agitoğlu / Şırnak Ajans
Taklidî iman, tahkikî iman ayırımını çoğumuz biliriz. Aslında bizden istenen, ideal olan tahkikî imana sahip olmamızdır. Bilgiye dayanarak, bilgiden yola çıkarak, bilgi üzerine bir şeyler bina ederek hareket ettiğimizde; anlamaya çalışırız, kavramaya başlarız, fehmetmeye yaklaşırız. Dolayısıyla sağlam bir inanç temeli atmış oluruz. Sağlam ve kuvvetli bir iman, salih amellere yönlendirir bizi. Salih ameller de güzel bir ahlaka kavuşturur.
Bir Müslüman, vahye iman etmekle beraber insan olmasının doğal bir sonucu olarak bilgilerin doğruluğunu sorgular, onların dayandığı temeli ve kanıtları öğrenmeye ihtiyaç duyar. İlâhî mesaj içerisinde yer alan iman esaslarının, bilgilerin ve emredilen-yasaklanan eylemlerin nedenini/nasılını sorgulamak, bunların herhangi bir şüpheye yer bırakmadan kabul edilmesinin, içselleştirilmesinin ve pratik hayata tatbik edilmesinin ilk ve en önemli adımıdır. Bir konuya dair araştırma yapılırken konu ile ilgili bilgilerin değerlendirilmesi ve onlardan özgün bir sonuç çıkarılması için gerekli olan faktörlerden belki de en önemlisi eleştirel düşünce ve sorgulayıcı yaklaşımdır. Eleştirel düşünme, bireylerin amaçlı olarak ve kendi kontrolleri altında yaptıkları, alışılmış olanın ve kalıpların tekrarının engellendiği, önyargıların, varsayımların ve sunulan her türlü bilginin sınandığı, değerlendirildiği, yargılandığı ve farklı yönlerinin, açılımlarının, anlamlarının ve sonuçlarının tartışıldığı, fikirlerin çözümlenip değerlendirildiği, akıl yürütme, mantık ve karşılaştırmanın kullanıldığı ve sonucunda belirli fikirlere, kuramlara veya davranışlara varılan düşünme biçimi olarak tanımlanabilir. Özetle eleştirel düşünce, bireyin ne yapacağına ve neye inanacağına karar vermesi için çözümleyici ve değerlendirmeye yönelik bilinçli olarak yargıda bulunmasıdır. Eleştirel düşüncenin anlam alanını karşılamaya en yakın Kur’ânî kavram tefekkürdür. Tefekkür, işlerin hakikatine ulaşmak için onları irdelemek ve araştırmak, kalbin deliller hakkında fikir yürütmesi anlamlarına gelmektedir. Tefekkür, basitten karmaşığa, özelden genele, değersiz olandan değerli olana bir intikal, bir seyrü seferdir. Tefekkür kavramı, manevî unsurlar için okuma, öğrenme, fikir yürütme, akletme ve düşünme manalarına gelirken; maddî unsurlar için ise araştırma, inceleme, gözlem yapma, deney ve tecrübeyle mahiyetini anlama, fizikî ilimlerde söz sahibi olma ve onlardan yararlanarak o fikrî hareketi salt düşünce planından ilim sahnesine çıkarmak olarak anlaşılmalıdır. Dolayısıyla tefekkür, bilgiyi artırır; artan bilgi de yakinî bilgiye yol açabilir. Bu yakîni bilgi, bilinenden bilinmeyenin keşfine ve itmi’nâne yani kalbî doygunluğa yol açar (Denizer, 2019, 440-441).
Böyle bir yaklaşıma ihtiyacımız var, bunu kabul edelim.
Kur’ân’dan öğrendiğimiz, Resulullah’tan (sas) gördüğümüz budur.
Kuvvetli bir imana sahip olma hedefinde sağlam ve temelli bilgiler edinme gayreti içerisinde olacağız.
Hayatımızı bilgi üzerine bina edip, kültür ve medeniyetimizi daha ileriye taşıyacağız. Bunun için lazım olan hususlardan birisi, yukarıda da üzerinde durduğumuz gibi eleştirel bakış açısıdır.
Eleştirel bakış kavramının bazen soğuk bir yüzü var, sanki. İnsana antipatik gelebiliyor. Her şeyi eleştirmek mi gerekiyor?
Tenkit etmek bazen amacının dışında insani ilişkileri zedeleyebilecek duruma gelebiliyor. Kimi insanlar da günlük hayatlarında bir eleştiri hastalığına yakalanabiliyor. Bir şeyleri sırf eleştirmiş olalım diye eleştiri mi yapılır? Söylenen söze odaklanmamız gerekirken bazen sırf söyleyene takılıp, ona olan kinimizi, gayzımızı söylediğinden çıkarmaya çalışırız. Bunun çok yanlış olduğu ortada değil midir? Eskiler ‘Söyleyene değil, söylenene bak’ dememişler midir?
Bizim kastettiğimiz elbette ki, bu değildir. Nasıl ki şüphecilik akımı ile ilmin esası olan metodik şüpheyi birbirinden ayırt ediyorsak, burada da eleştirel bakış açısının aslında müspet tarafının daha ağır bastığını vurgulamak gerekir.
Meselenin daha iyi anlaşılması için bir örnek daha verelim. Soru sormak ilmin anahtarıdır. Soru olmadan ilim öğrenemez, ilmî bakımdan ilerleme sağlayamayız. Ama bakın Resulullah (sas) ne buyuruyor:
“Herhangi bir konuyu size emredip yasaklamadığım sürece, siz de beni kendi halime bırakınız. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine karşı münakaşaya dalmaları helâk etti. Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz.” (Buhârî, “İ’tisâm” 2)
Acaba hadiste geçen soru sorma yasağı ilme, öğrenmeye kapı açacak, anlamayı kolaylaştıracak soru sormak mıdır? Tabii ki hayır. Burada nehyedilen, uzak durulması istenen husus, boş, gereksiz, faydasız, işi zorlaştıracak, ortalığı karıştıracak, zaman kaybettirecek türden soru sormaktır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de İsrailoğullarının kendilerinden bir inek kesmeleri istendiğinde, buna itaat etmeleri gerekirken art arda sorular sorarak aslında işlerini zorlaştırdıkları anlatılır. Bu iki türden soru sormayı birbirine karıştırmamamız gerektiği açıktır.
Konumuza dönecek olursak, eleştirel bakıştan kastımızın da yukarıda kısmen bahsettiğimiz eleştirme hastalığı ile bir ilgisi yoktur. Buna dikkat etmeliyiz.
Öyleyse, eleştirel bakış, anlamaya çalışmaktır.
Anlamaya çalışmak bir şeye değer vermektir.
Bir şeylere değer verdiğinizde, sizin için ona ulaşmak kolaylaşır.
Ulaşabildiğiniz şeyleri benimser, seversiniz.
Sevdiğiniz şeyi sahiplenirsiniz.
Sahiplendiğiniz şeyi daha iyi duruma getirmeye çalışırsınız.
Kısacası bilgi, inanç ve eleştirel düşünce arasında böyle karşılıklı bir etkileşim vardır. Bundan uzak kalmak, bize hep pahalıya mal oldu ve olmaya da devam edecek.
Bize düşen Kur’ân ve Sünnet-i seniyyenin ışığında mezkûr üç özellikle donatılmış bir zihne sahip olmaya çalışmaktır.
Ne güzel dinimiz var, elhamdülillah!
Hedefi gösteriyor, hedefe giden yolda vasıtaları da sunuyor.
Amaç inançsa, araç bilgidir ve eleştirel düşüncedir.
Allah bize iyi kullanılan bir akıl, saf ve işlevsel bir zihin, güçlü bir muhakeme, derin bir tefekkür ihsan etsin. Bunlar olursa -Allah’ın izniyle- güçlü bir iman da olacaktır.