Ahlak Sükût Edince… Abdulselam Gülyen / Şırnak Ajans  “Ahlak sükût etmiş, meydan gevezelere kalmış.” Bu sözü ilk duyduğumda, bir anda kafamın içinde günümüzün karmaşası belirdi. Düşündükçe de içimi hafif bir sızı kapladı. Çünkü ne yalan söyleyeyim, etrafıma baktığımda bu cümlenin sadece bir vecize değil, adeta günlük hayatın özeti hâline geldiğini görüyorum. Bugünlerde herkes konuşuyor. Çok konuşuyor hem de… Ama ne kadar az şey söylüyoruz aslında farkında mısınız? Bilgi artıyor ama bilgelik kayboluyor. Ses yükseliyor ama anlam azalıyor. Herkes bir şey anlatmaya çalışıyor ama kimse kimseyi dinlemiyor. Ahlak ise bu hengâmede, kalabalık bir odada sessizce kenara çekilmiş biri gibi duruyor. Orada, bir köşede… Birinin gelip “Söz sende,” demesini bekler gibi. Oysa biz ne yapıyoruz? En hızlı yargılayan kazanıyor. En sert konuşan “haklı” sayılıyor. En çok görünür olan, en çok bilinmesi gereken zannediliyor. Sosyal medyada bir linç bitiyor, diğerine geçiliyor. İnsanların hayatları bir anda “gündem” olup ertesi gün unutuluyor. Hakikat, duygular, adalet… Hiçbiri bu hızda ayakta kalamıyor. Çünkü ortalık toz dumanken doğruyu görmek zor. Ama asıl sorun şu: Ahlakın sessizliği, bizim gürültümüzden değil sadece; aynı zamanda cesaretsizliğimizden. Zor olandır doğruyu söylemek. Hele ki çoğunluk yanlışın peşinden koşarken… Zor olandır “Bilmiyorum” diyebilmek. Zor olandır duymak istemediğimiz gerçeklere kulak vermek. Kolay olan gevezeliktir; doldur boşalt, vur patlasın çal oynasın… Zor olan ise durup düşünmek; “Bir dakika, burada bir yanlışlık var,” demek. Aslında ahlakın geri dönmesi için büyük bir devrime gerek yok. Küçük bir iç ses yeter. Yanlışın ortasında bir kişinin bile “Durun, bu böyle olmaz,” diye fısıldaması bazen koca bir kalabalıktan daha çok şey değiştirir. Mesele şu: Biz o fısıltıyı duymaya hazır mıyız? Ya da daha önemlisi, o fısıltıyı dile getirecek cesareti kendimizde bulabiliyor muyuz? Biliyorum; hayat zor, dünya hızlı, insanlar kırılgan… Ama yine de içimden bir ses diyor ki, ahlak sükût etmedi aslında. Biz sadece kulağımızı yanlış tarafa çevirdik. Belki de biraz yavaşlasak, biraz dinlesek… Belki de açıklamaya değil anlamaya çalışsak… Belki de göründüğümüz kadar “haklı” olmadığımızı kabullensek… O zaman ahlak yeniden konuşmaya başlar. Ve belki o zaman, meydan gevezelere kalmaz. Abdulselam Gülyen / Şırnak Ajans Bir Sınır Kentinden Notlar