Aslı Gibidir.. Abdulselam Gülyen /  Şırnak Ajans  İnsan, yaşamı boyunca verdiği mücadeleyi; varlığının öznesini, özgünlüğünü ve derinliğini bulma çabasıyla sürdürür. Bu cümle ilk bakışta ağır, hatta iddialı görünebilir. Oysa hepimizin gündelik hayatında sessizce dolaşan bir hakikati fısıldar: İnsan, kendisi olabilmek için yaşar. Geri kalan her şey, bu arayışın yan ürünüdür. Hayat bize çoğu zaman hazır kalıplar sunar. Nasıl düşünmemiz, nasıl sevmemiz, neye üzülmemiz, neye sevinmemiz gerektiği daha baştan belirlenmiştir. İnsan bu kalıpların içinde güvenli bir yer bulur belki; ama bir süre sonra içini kemiren bir eksiklik başlar. Çünkü başkasının biçtiği bir elbise, ne kadar şık olursa olsun, insanın ruhuna tam oturmaz. Bir yerden sonra dikişler atar, yakalar sıkar, omuzlar dar gelir. Varlığının öznesi olmak, işte tam da burada anlam kazanır. Kendi hayatının figüranı değil, anlatıcısı olabilmek… Başına gelenleri sadece katlanılacak kaderler olarak değil, anlamlandırılacak deneyimler olarak görebilmek. Bu kolay bir eşik değildir. İnsan, kendisiyle yüzleşmekten çoğu zaman kaçınır. Çünkü yüzleşme cesaret ister; eksikleri, çelişkileri ve yaraları kabul etmeyi gerektirir. Özgünlük de yanlış anlaşılan kavramlardan biridir. Gürültülü bir farklılık ya da herkese meydan okuyan bir tavır değildir. Asıl özgünlük, insanın iç sesiyle kurduğu sahici ilişkidedir. Kimsenin alkışlamadığı anlarda bile kendine sadık kalabilmektir. Kalabalıkların yönüne bakmadan, kendi pusulasını izleyebilmektir. Bu, yalnız kalmayı göze almak demektir bazen. Ama yalnızlık, insanın kendini duymasına imkân tanıyan nadir duraklardan biridir. Derinlik ise zamanla gelir. Yaşadıkça, kaybettikçe, yanıldıkça… Yüzeyde kalan insan, her şeye çabuk tepki verir ama hiçbir şeye uzun süre dokunamaz. Derinleşen insan ise susmayı öğrenir. Her cevabın hemen verilmesi gerekmediğini, bazı soruların insanı diri tuttuğunu fark eder. Hayatın, aceleye gelmeyen bir metin olduğunu anlar. Bu eşiği adımlayanlar vardır. Bir sabah uyanıp her şeyin değiştiğini sananlar değil; küçük farkındalıklarla yol alanlar. Bir cümlede durup düşünen, bir aynada kendine biraz daha dürüst bakanlar. Onlar için “kendini bulmak” büyük bir keşif değil, uzun bir hatırlayıştır. Zaten hep orada olanı, gürültü çekildikten sonra fark etmektir. Belki de insanın en büyük mücadelesi, “aslı gibidir” diyebileceği bir hayat sürebilmektir. Sahte eklerden, ödünç kimliklerden arınmış bir varoluş… Ne eksik ne fazla. Olduğu gibi. Olduğu kadar. Ve insan, bunu başarabildiği ölçüde huzura yaklaşır. Çünkü insan, kendine benzediğinde hafifler. Abdulselam Gülyen – Şırnak Ajans Bir Sınır Kentinden Notlar