Küçük Eller, Ağır Yükler… « Şırnak Ajans

Küçük Eller, Ağır Yükler…

Bir çocuğun elleri nasır tutuyorsa, “o toplumun kalbi nasırlaşmış”

Şırnak Ajans
Mehmet LEBLEBİCİ
Mehmet LEBLEBİCİ
Okuma Süresi

3 dakika

Yayınlanma 10:21 - 16 Kasım 2025
Güncelleme 10:22 - 16 Kasım 2025

Küçük Eller, Ağır Yükler

Mehmet Leblebici / Şırnak Ajans 

Sokakta elinde mendil satan bir çocuğun gözlerine hiç baktınız mı? Ya da sabahın erken saatlerinde sanayi sitesine koşan, okul çantasının yerini tornavida çantasının aldığı o minik bedenlere? Onlar, yoksulluğun, adaletsizliğin ve umursamazlığın sessiz tanıklarıdır.
Bugün hala milyonlarca çocuk, eğitim hakkından mahrum bırakılarak ağır işlerde çalıştırılıyor. Tarımda, sanayide, inşaatta, sokakta… Kimi ailesinin geçimine katkı sağlamak zorunda, kimi ise “çıraklık” adı altında sistemin boşluğunda kaybolmuş durumda. Her biri çocukluğunu erken yaşta yitiren bir hikâyenin kahramanı.
Oysa çocuk işçiliği yalnızca ekonomik bir sorun değil; toplumsal vicdanın da sınavıdır. Bir çocuğun elleri nasır tutuyorsa, “o toplumun kalbi nasırlaşmış” demektir. Okul sıralarında olması gereken bir çocuğun makine başında olması, geleceğimizin ipotek altına alınması anlamına gelir. Çünkü o çocuklar, yarının doktoru, öğretmeni, mühendisi olamayacak.
Eğitim, çocuk işçiliğine karşı en güçlü kalkandır. Ancak sadece yasalarla değil, toplumsal bilinçle de bu sorunun üstesinden gelmek gerekir. Ailelerin, işverenlerin, yerel yönetimlerin ve devletin ortak sorumluluğu vardır. Bir çocuğu üretim çarkına mahkûm eden sistem, ne kadar üretirse üretsin, aslında insanlığını tüketir.
Gelin, bir çocuğun elindeki tornavidayı kalemle değiştirelim. Çünkü bir toplumun gerçek refahı, çocuklarının mutluluğuyla ölçülür. Küçük ellerin yükü hafiflediğinde, geleceğimiz de o kadar aydınlık olacaktır.
Hayatın telaşında çoğu zaman okumaya vakit bulamayız. Kitaplar bir kenarda tozlanır, gazeteler sayfa sayfa birikir, ekran başında geçirilen saatler ise bizi bilgiye değil, yüzeyselliğe götürür. Oysa okumanın değeri, insana kattıkları, bir anda fark edilen şeyler değildir; zamanla, yaşanmışlıklarla, tecrübeyle anlaşılır.
Okumanın önemi sonradan anlaşılır. Çünkü insan, bilgiye ne kadar muhtaç olduğunu ancak cehaletin sınırlarına dayandığında fark eder. Bir gün bir konuda söz söylemek ister ama kelimeleri bulamaz, bir meseleyi anlamak ister ama zihni yetersiz kalır. İşte o an, yıllar önce okumadığı her satırın eksikliğini hisseder.
Okumak sadece bilgi edinmek değil, düşünmeyi öğrenmektir. Bir kitabın sayfalarında gezerken insan kendini, geçmişini, geleceğini bulur. Her kitap, bir pencere açar; o pencereden bakabilen insan, dünyayı daha geniş, insanı daha derin görür.
Bugün gençler arasında okuma alışkanlığı azaldı diyoruz ama belki de onlara okumanın “neden gerekli” olduğunu yeterince anlatamıyoruz. Kitap, sadece sınav kazanmak için değil; hayatı anlamak, insanı tanımak, kendini geliştirmek için vardır.
Unutmayalım; okumak bir yatırım gibidir. Getirisi hemen görülmez ama zamanı geldiğinde hayatın en değerli sermayesi olur.


Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir