Her yıl 11 Ekim’de kutlanan Dünya Kız Çocukları Günü, kız çocuklarının haklarına, karşılaştıkları eşitsizliklere ve korunma gereksinimlerine dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler tarafından 2012 yılında ilan edilen 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, kız çocuklarının eğitim, sağlık, korunma ve fırsat eşitliği haklarına yönelik farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Dünya genelinde ve ülkemizde hâlâ milyonlarca kız çocuğu eğitim, sağlık ve güvenlik alanlarında temel haklarına ulaşamıyor. Çocuk yaşta evlilikler, eğitimden kopuş, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve şiddet, kız çocuklarının geleceğini tehdit etmeye devam ediyor.
Bu özel gün, yalnız farkındalık yaratmak değil; aynı zamanda kız çocuklarının yaşam koşullarını iyileştirmek için harekete geçme çağrısı niteliği taşıyor.
Cizre İlçe Sağlık Müdürlüğü Çocuk, Ergen, Kadın ve Üreme Sağlığı (ÇEKÜS) Birimi Sorumlusu Uzm. Dr. Ecenur Yağcı, Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kız çocuklarının korunması ve güçlendirilmesinin toplumun her kesiminin ortak görevi olduğunu vurguladı.
Yağcı, “Kız çocukları eğitim, sağlık ve güvenlik açısından erkek çocuklara göre daha fazla risk altındadır. Eğitime erişemeyen çocukların büyük kısmı kız çocuklarıdır ve çocuk yaşta evliliklerin neredeyse tamamı kız çocuklarını hedef alır. Bu nedenle kız çocuklarını korumak, sadece bir sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda bir insanlık görevidir” dedi.
“Eğitim, erken yaşta evliliklerin önüne geçmenin en güçlü yoludur”
Uzm. Dr. Yağcı, kız çocuklarının eğitim hakkının korunmasının hem bireysel hem toplumsal fayda sağladığını ifade eden Yağcı,“Eğitime devam eden bir kız çocuğu daha sağlıklı, özgüvenli ve güçlü bir birey olarak yetişir. Çocuk yaşta evliliklerin ve istismarın önlenmesinde en etkili yol, kız çocuklarını okulda tutmaktır.”dedi.
Yağcı ayrıca erken yaşta evliliklerin bir “aile kararı” değil, açık bir hak ihlali ve sağlık tehdidi olduğuna dikkat çekti:
“15 yaşındaki bir kız çocuğunun gebelik nedeniyle ölme riski, 20 yaşındaki bir kadına göre beş kat fazladır. Erken evlilik; eğitimden kopma, sosyal izolasyon, erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek ve psikolojik travmalara yol açmaktadır.”
“Her şüphe bildirilmelidir”
Çocuk ihmali ve istismarının sadece cinsel şiddet anlamına gelmediğini vurgulayan Yağcı, duygusal istismarın da çocukların gelişiminde kalıcı hasarlara neden olduğunu söyleyerek şunları kaydetti, “Çocuğu yok saymak, dinlememek, azarlamak, utandırmak da bir şiddet biçimidir. Fiziksel cezalar hâlâ ‘terbiye yöntemi’ olarak görülse de şiddet asla bir eğitim aracı değildir. Her şüphe bildirilmeli, her ihlal kayıt altına alınmalıdır. Öğretmenler, sağlık çalışanları ve aile bireyleri bu konuda sorumluluk sahibidir.”
Yağcı, adalet sürecinde çocuk dostu uygulamaların önemine de değinerek, “Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM), çocukların ikinci kez travma yaşamaması için hayati öneme sahiptir” dedi.
“Süreklilik ve farkındalık şart”
Cizre’de geçtiğimiz yıl düzenlenen “Çocuklarımızı Şiddetten Nasıl Koruyacağız?” sempozyumuna da değinen Yağcı, sempozyumun ardından yapılan çalışmaların sürdüğünü belirterek şu ifadelere yer verdi; “‘Kimse geride bırakılmamalı’ mottosuyla hareket ediyoruz. Halkımıza çocuk yaşta evliliklerin zararlarını anlatıyor, sağlık eğitimlerimizde kız çocuklarının haklarını savunuyoruz. Ancak farkındalığın devamı için süreklilik şart. Kız çocuklarını korumak ve güçlendirmek için atılan her adımda kararlılıkla ilerlemeliyiz. 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde farkında olalım, sessiz kalmayalım ve yeniden harekete geçelim. Çünkü bir kız çocuğunu korumak, bir toplumu güçlendirmektir.”