Ne acı hafifledi, ne de adalet kapıyı çaldı.
Roboski’de zaman, diğer yerlere benzemez. Orada yıllar sayılarla ölçülmez; bekleyişle, suskunlukla, yarım kalan cümlelerle ölçülür. Bir annenin hâlâ kapıya bakmasıyla, bir babanın mezar başında sessizce konuşmasıyla, kardeşlerin büyürken eksilen bir parçayı sırtlarında taşımasıyla ölçülür.
Roboski bir olay değil sadece. Roboski, kapanmayan bir soru işaretidir.
Ve belki de en çok bu yüzden acıtır.
Devletin dili soğuktur. Dosyalar kalındır. Kararlar resmidir. Ama Roboski’de acı, resmiyete sığmayacak kadar insandır. Çünkü orada kaybedilenler birer “isim” değil, birer hayattı. Bir eve ekmek götürme niyetiyle çıkılmış bir yol vardı. Geri dönmeyen bir yol…
14 yıldır ailelerin beklentisi çok büyük şeyler olmadı aslında. Ne intikam istediler ne de öfkeyle konuşmak. İstedikleri tek şey, “yerini bulan” bir adaletti.
“Ne oldu?” sorusuna dürüst bir cevap.
“Sorumlu kim?” sorusuna cesur bir yüzleşme.
Ama karşılarına çıkan hep aynı şey oldu: Sessizlik.
Sessizlik bazen bir inkâr biçimidir.
Bazen de acıyı ikinci kez yaşatmaktır.
Roboski aileleri yıllardır aynı cümleyi tekrar ediyor: “Unutulmak istemiyoruz.” Çünkü unutulmak, ölümü kalıcı kılar. Hatırlanmak ise bir tür adalet talebidir. Onlar biliyor ki, bir toplum hatırladığı sürece vicdanını diri tutabilir.
Ama biz ne yaptık?
Zamanla Roboski’yi haber başlıklarından düşürdük.
Acıyı yıl dönümlerine hapsettik.
Sonra da “zor bir konu” diyerek geçip gittik.
Oysa adalet zor bir konu değildir. Adalet, ertelenince ağırlaşır sadece.
Roboski bize şunu soruyor aslında:
Bir ülkede adalet, sadece güçlülerin kapısını mı çalar?
Yoksa dağın başındaki bir köyün, yoksul bir annenin de payına düşer mi?
14 yıl sonra hâlâ bu soruya net bir cevap veremiyorsak, sorun Roboski’de değil; bizim yüzleşme cesaretimizdedir.
Bu yazı bir suçlama metni değil. Bir ağıt da değil. Bu yazı, vicdana bırakılmış bir nottur. Çünkü Roboski’yi unutmamak, sadece ailelerin değil, hepimizin sorumluluğudur. Adalet yerini bulmadığında, eksik kalan yalnızca bir dava dosyası olmaz; toplumun ahlaki terazisi de şaşar.
Belki bugün yine bir karar çıkmayacak.
Belki yine bir yetkili konuşmayacak.
Ama Roboski hâlâ orada.
Ve bize bakıyor.
Sessizce ama ısrarla.
Abdulselam Gülyen-Bir Sınır Kentinden Notlar