Ölü gömmenin tarihi...

Metin RASTDİL / Şırnak Ajans  Şiirsel sinemanın en önemli öncülerinden birisi olan Rusyalı ünlü yönetmen Andrey Tarkovsky’e atfedilen bir söz vardır. Tarkovsky’e göre insan 16 yaşında iken dünyayı değiştirebileceğine inanır. 18 yaşında düşünceleri sert bir kayaya çarpar, 20 yaşına geldiğinde hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini anlar, 25 yaşında ise dünyanın onu değiştirdiğini fark eder, 25 yaşında insan aslında ölür ancak 75 yaşında gömülür. Yani Tarkovsky’e göre hiçbir şeyi değiştiremeyeceği yaşa gelen insan zaten ölüm yaşına gelmiştir. Tarkovsky’nin düşünce dünyasında mecazî anlamda ölümün yaşı, pes etmenin, başaramamanın yaşı olarak belirlenmiştir. 20.yüzyılın ünlü Kürt alimi Said-î Nursî’ye göre ise her ölüm aslında küçük bir kıyamettir. Yüzyıllar boyunca ölümle ilgili çok sayıda alim, filozof, yazar kendi düşüncelerini yazmıştır. Bugünkü yazıda tarihsel süreç içerisinde insanların ölülerini nasıl gömdüklerine bakacağız. Ölümün soğuk yönü nedeniyle tatsız bir konu başlığı olsa da ölü gömme ve mezarlıklar, tarihin ve arkeolojinin en önemli araştırma konularından birisidir. Tarih boyunca toplumlar çok farklı ölü gömme çeşitlerini uygulamıştır. En çok dikkat çeken hususlardan birisi insanların günümüzde olduğu gibi tarih boyunca da aynı mezarlıklara sahip olmadığı gerçeğidir. Bilinen tarih boyunca sürekli olarak hiyerarşik bir düzende yaşayan insanlar ölürken de eşit gömülmezlerdi. Krallar, kraliçeler, hanedan ailesinin mezarlıkları her zaman en güzel, en değerli mezarlar olmuştur. Onlardan başlayarak toplumun en aşağı tabakalarına gelinceye kadar çeşitli mezar türleri vardır. Ölümün insanı eşitlediği söylense de mezarlıklar hiçbir zaman eşit olmamıştır. Tarihteki en ünlü mezarlar, piramitlerdir. Önceleri küçük bir tepeye gömülen ve küçük bir piramit şekli alan mezarlıklar, gittikçe büyümüş ve devasa anıt mezarlara dönüşmüştür. Mısır piramitlerine baktığımızda muhteşem tarihi bir eser gördüğümüz için onların aslında tarihin en büyük anıt mezarları olduğunu unuturuz. Gücün, iktidarın simgesi olan bu anıt mezarlar, krallar tahtta iken yapımına başlanır ve kimisinin yapımı 20 yıldan fazla sürerdi. Piramitlerin iç kısmında bulunan odalar mezar odalarıdır. Firavunlar, bu mezar odalara gömülürdü. Piramitler, insanlık tarihinin en büyük anıt mezarları ünvanını hala korurlar. En büyük piramit olan Keops Piramidi, her biri 2 tondan fazla olan 2 milyondan fazla kalker taş bloktan oluşur. Elbette uzun bir tarihe sahip olan Antik Mısır’da her firavun piramitlere gömülmedi. Arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden birisi 1922 yılında Mısır Firavunu Tutankamon’un mezarının bulunmasıydı. İngiliz arkeolog Howard Carter yıllarca pes etmedi ve 3 bin yıl önce gömülen firavunun mezarını 150 bin tondan fazla büyük bir kayalığın altında buldu. Yani bazı firavunlar piramitlere gömülmüşken bazıları yer altı kaya mezarları şeklinde binlerce tonluk kayaların altında gömülmüştü. Antik Mısır’dan sonra da krallar ve hanedan üyeleri sıradan insanlara göre çok farklı yerlerde ve şekillerde gömülmeye devam etti. Antik Mısır’dan sonra coğrafyamızın antik dünyadaki en önemli krallıklardan birisi olan Urartulara bakalım. Yaklaşık 200 yıllık Urartu arkeoloji tarihinde bazı kralların mezarı bulunsa da bazılarının yeri hala ortaya çıkarılamadı. Şu ana kadar tespit edilen Urartu krallarının mezarlıkları, kayaların oyularak giriş açılması ve genişletilerek mezar odaları oluşturulması şeklinde olmuştur. Kısaca kaya mezar tipi dediğimiz bu mezar tipinin en önemli örnekleri başkent Tuşpa Kalesi’ndeki kral I.Argişti mezarı, Kurucular mezarı ve Neft Kuyu mezarlarıdır. Urartu kral mezarlarına, kaya merdivenleri ile inilir ve tek kapıdan içeri girilir. Mezarlıkların önünde kayanın tıraşlanması ile düz kaya platformları oluşturulmuştur. Elbette bu sadece kral ve aile üyelerinin mezarlarıdır. Urartularda diğer hiyerarşik sınıflar için başka mezar türleri de vardır. Örneğin yer altı kaya mezar odaları. Günümüzde Aralez (Kalecik) bölgesinde bulunan Urartu yer altı kaya mezarları 2004’te mezar soyguncuları tarafından tahrip edilince bir kurtarma kazısı ile ayrıntılı olarak incelendi ancak günümüzde yine sahipsiz, bakımsız ve maalesef her türlü tahribata açık. Urartulardaki en ilginç ölü gömme tipi ise elbette kremasyon (ölünün yakılması) yöntemidir. Ölüler yakıldıktan sonra geriye kalan yanık kemikler urne adı verilen kazanlara koyulur ve kazanlar toprağın altına gömülürdü. Hem yeraltı mezarları hem de urne mezar tipi dışında da kare ya da dikdörtgen biçiminde taşlarla oluşturulmuş daha çok adına Taş Sandık mezarlar denilen bir çeşit mezar da vardır. Akla şu soru gelebilir, peki krallar, hanedan üyeleri, soylular, askeri liderler bu şekillerde gömülürken sıradan insanlar nasıl gömülüyordu? Urartularda ve antik dönemde birçok toplumda insanlar hoker pozisyonunda ya da bir diğer deyişle cenin pozisyonunda basit mezarlara gömülüyordu. Elbette birçok antik toplumda bir yazıya sığmayacak çok çeşitli ölü gömme gelenekleri vardı. Yazıyı yaygın olarak bilinen bir yanlıştan bahsederek bitirelim. Antik Mısır ve Urartulardan çok önce Neolitik sonrası toplumlarda günümüzde olduğu gibi büyük mezarlık alanlar yoktu. Birçok toplumda insanlar, ölülerini evlerinin altına gömerlerdi. Arkeoloji tarihinde yapılan kazılarda çok farklı coğrafyalarda bu şekilde binlerce mezar bulunmuştur. Tarkovsky’e göre dünyayı değiştirmeyeceğini anlayan ve dünyanın onu değiştirdiğinin farkına varan 25 yaşındaki insan yaşasa da zaten ölüdür. Yaşadığı dönemde değiştirme gücünü en çok elinde bulunduran Mısır Firavunu Tutankamon, 25 yaşını görmeyerek 19 yaşında ölmüştü. Kaynakça: 1-Salvini, M. (2006). Urartu Tarihi ve Kültürü. 2-Zimansky, P.1985. Ecology and Empire : The Structure of the Urartuan State. Chicago. 3-Bill Price, Tutankamon, 2011. . 1985.