Kalamamanın Hikâyesi
Abdulselam GÜLYEN / Şırnak Ajans
Gitmenin yükü ağırdır; unutmak ise ince bir delik açar kalbin gövdesinde. Her ayrılık, sessiz bir kayıt bırakır etrafta; nesneler, gündelik eşyalar bile bir hatırayı taşır gibi titrer. Bile demek zorunludur, ama söylemesi ağırdır; sözcükler yara olur, açılmaya davetiye verir.
İnsan tek başına yürür görünür sokakta; fakat peşinden ordular gibi anılar, bekler, umutlar ve daha önce edilmemiş sözler gelir. Gitmek, hatırlamaya bir sınır çizer; hatırlamak ise o çizgiyi silip yeniden çizecek bir kalem taşır cebinde.
Kalarak suçunu affettirir insan dünyaya; gitmemek bazen bir tür mazuriyet sağlar. Her adımda bir vazgeçiş, her durakta bir sınma vardır. Günlerin birbirine benzeyişi, insanı günlere benzetir; küçük kayıplar büyük düşüşlerin habercisidir.
Görünür kılmak yıpratır; bilinmeyeni bilinir yapmak uğruna ruh tükenir. İnsan kalabilir, başka bir hâle bürünebilir, ya da kendini başkası sanabilir — bütün bunlar birer oyun, birer sınav. Her tercih bedel ister; bedelsiz hiçbir yol yoktur.
Yaşamak, bazen ölmekle yüzleşmeye benzer; aynaya bakınca cevap bekleyen sırlar saçılır yüze. Ayna aranır; kendini soracak, kendinden haberdar edecek birini arar gibi insan. “Beni al, beni bil” denir; kimi zaman buluruz, kimi zaman yalnızca yankısını dinleriz.
Hüsranın kovalamacası bitmez; talih ve baht at yarışına çıkmış iki at gibidir; biri kaçınırken diğeri uçuruma koşar. Korunma içgüdüsüyle savunan kirpi, karamsarlığın fil adımları arasında kaybolur. Değişim gelir, insan tanınmaz olur kendi dünyasında.
İnsanın sesi, durduğu yerde duyulandır. Kudret, iz bırakandır; kimi zaman dövme gibi derin, kimi zaman küçük bir iz. Hileyle giydirilen konumlar da var ulaşılacaklara dair; insanlar mucize bekler, görmek istemediklerinden umut ederler — yalnız doğuşun ve yalnız ölümün ağırlığı bunun en somut kanıtıdır.
Arkasında bıraktıklarıyla insan bir yer edinir dünyada; yabancı dillerde sığınak, beklenmedik köşelerde barınak bulur. Değişmenin ne adı ne tarifi kesin değildir; yalnız kalmak, dünyanın kederine benzemek bir tür gösterişe dönüşür; insan, taklit ederek kendi hikâyesini yazar.
Yönlerin hem şansı hem azabı vardır. Karşılaşmalar zorunlu, karşı duruşlar rastlantısal; bir sonraki cümleyi yazmak, geleceği omuzlamak gibidir.
Abdulselam Gülyen
Bir Sınır Kentinden Notlar
