Sessizliğin Bedeli
Abdulselam GÜLYEN – Şırnak Ajans
Bir yaştan sonra insanın anlaması gerekir;
barış, imzalarla değil, yürekle yapılan bir antlaşmadır.
Bir masanın başında değil, bir annenin duasında başlar barış.
Ve eğer siz hâlâ, yaşınızla övünüp savaşın yıkıcılığını göremiyorsanız,
demek ki büyümemişsiniz.
Okullar gördünüz, kitaplar okudunuz, diplomalar aldınız.
Tarihin, kanla yazılan her satırının sonunda yalnızca pişmanlık kaldığını öğrenmiş olmalısınız.
Ama yine de kavganın, öfkenin, nefretin yanında saf tutuyorsunuz.
Niye?
Kimi koruyorsunuz bu kadar öfkeyle?
İnsanı mı, yoksa kendi korkunuzu mu?
İçinizde doktorlar var…
Bir nefesin nasıl kesildiğini, bir annenin nasıl çöktüğünü bilen insanlar.
Bir bedenin nasıl soğuduğunu görmüş, bir çocuğun gözündeki korkuya tanık olmuş insanlar.
Ama ne tuhaf; savaş yine de size uzak gelmiyor.
Belki de artık acıya alıştınız.
Belki de başkalarının ölümünü “kader” diyerek hafifletmeyi öğrendiniz.
Oysa kader, insanın susarak teslim olduğu şey değildir;
kader, değiştirmeye cesaret ettiğinde başlar.
Bizim hassasiyetimiz mahcubiyet değil, eziklik de değil;
canlı ve kanlı bir savaşın sonrasıdır.
Ezik ve ezilen bir halk değiliz;
onurlu bir mücadele ile tarihe nam ve miras bırakanlarız.
Barış eşitlik getirecekse, hassasiyetlerimiz de eşittir —
ve olmak zorundadır.
Bakın koca koca insanlar…
Varlığınızı nefretin üzerinden tanımlamak, insan olmanın en zavallı hâlidir.
Savaşmak kolaydır; çünkü emrederler.
Barışmak zordur; çünkü vicdan ister.
Barış emek ister, sabır ister, kalp ister.
Ve eğer siz o kalbi taşımıyorsanız, bari barışın kalbini kırmayın.
Barışın yoluna taş koyacak kadar karanlık olmayın.
Korkuyorsanız bile sessizce durun.
Gölgenizle karartmayın o umut ışığını.
Çünkü barışa inananlardan kimse sizden bir şey istemiyor.
Ne alkış, ne övgü, ne paye…
Yalnızca köstek olmayın, yeter.
Bir gün çocuklarınız soracak size:
“Bunca ölüm olurken sen neredeydin?”
Ne cevap vereceksiniz?
“Sustuk,” mu diyeceksiniz?
“Benim elim değmedi,” mi?
Yoksa “Ben de korktum,” mu?
Korkmak insanidir.
Ama sessiz kalmak, insanlığın tükenişidir.
Barış istemek bir hayal değil, bir direniştir artık.
Bir ülkenin son vicdan kırıntısıdır.
Ve bir gün, herkes savaşmaktan yorulacak.
Silahların sesi değil, barışı isteyenlerin fısıltısı kalacak geriye.
Çünkü barışın sesi, dışarıdan değil —
insanın içinden gelir.
Ve biz, hâlâ o sesi duymak için kulaklarımızı değil,
kalplerimizi açmayı öğrenemedik.
Bir Sınır Kentinden Notlar
Abdulselam Gülyen
