Maskelerin Gölgesinde Kendi Özünü Aramak « Şırnak Ajans

Maskelerin Gölgesinde Kendi Özünü Aramak

Bu tersine dönmüş dünyada, yalan bir rüzgâr gibi eser. Hafif başlar, kulağa hoş gelir, ama zamanla fırtınaya dönüşür.

Şırnak Ajans
Abdulselam GÜLYEN
Abdulselam GÜLYEN
Okuma Süresi

3 dakika

Yayınlanma 20:17 - 14 Ekim 2025
Güncelleme 20:17 - 14 Ekim 2025

Maskelerin Gölgesinde Kendi Özünü Aramak

Abdulselam GÜLYEN /  Şırnak Ajans 

Toplum, bir nehre benzer; suları berrak aktığında, herkes kendi yansımasını net görür. Ama sular bulandığında, gerçekle yalan birbirine karışır, doğruluk bir ağırlık, samimiyet ise bir lüks gibi görünmeye başlar. İşte o an, toplumun dengesi sarsılır; insanlar, özlerinden uzaklaşır ve maskeler birer kalkan olur. Doğruluğun kıymeti azaldığında, saflık bir zayıflık, dürüstlük ise bir aptallık damgası yer. Hesapçılık, ikiyüzlülük ve çıkar gözetme, nehrin akışını bozan taşlar gibi birikir; herkes o taşların arasında kaybolur.

Bu tersine dönmüş dünyada, yalan bir rüzgâr gibi eser. Hafif başlar, kulağa hoş gelir, ama zamanla fırtınaya dönüşür. İnsanlar, gerçeği söylemek yerine, neyin “kabul göreceğini” hesaplar. Sözler, bir tüccarın defterine yazılır gibi tartılır; her kelime, bir sonraki kazancın anahtarıdır. Ama bu ticaretin sonunda, kimse kârlı çıkmaz. Çünkü yalan, bir bataklık gibidir; ne kadar derine gidersen, o kadar kaybolursun. Özüne yabancılaşan insan, kendi gölgesinden bile şüphelenir hale gelir.

Asıl tehlike, yalanın doğru gibi alkışlanmasıdır. Yalan, bir tiyatro perdesi gibi açılır; herkes sahneye hayran kalır, ama kimse perdenin ardındaki boşluğu görmez. İnsanlar, birbirine gülümsemeyi unutur; çünkü gülümsemeler bile bir hesap taşır. Komşu komşuya, dost dosta, hatta insan kendi kalbine yabancılaşır. Yalan, bir zincir gibi ruhu sarar; her halka, insanı biraz daha kendi gerçeğinden koparır. Ve bir gün, aynaya baktığında, kendi yüzünü değil, taktığı maskeyi görürsün.

Peki, bu bulanık nehir yeniden berrak akabilir mi? Belki de her şey, bir damla cesaretle başlar. Tek bir insanın, maskesini yere bırakıp “Ben buyum” demesiyle. Doğruluğun bir yük değil, bir hazine olduğunu hatırlatmasıyla. Çünkü gerçek, bir kıvılcım gibidir; karanlıkta küçük görünür, ama bir kez parladığında, her şeyi aydınlatır. Yalanın fırtınası ne kadar güçlü olursa olsun, bir gün diner; gerçeğin ışığı, o bulutları dağıtır.

Toplumun nehrini temizlemek, hepimizin elinde. Kendi özümüze dönmek, samimiyetin sıcaklığını yeniden hissetmek, dürüstlüğün ağırlığını gururla taşımak… Bunlar, nehrin yatağını yeniden bulmasını sağlar. Çünkü insan, ancak gerçeğiyle barıştığında, kendi yansımasını net görebilir. Ve o yansıma, ne yalanın gölgesinden korkar ne de sahteliğin rüzgârından savrulur.


Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir