Kürtçenin Sesi Bir Dilin Direnişi « Şırnak Ajans

Kürtçenin Sesi Bir Dilin Direnişi

Kürtçe’nin sesi, bu barışın en güzel nağmelerinden biri. Yeter ki, o nağmeyi duymaya cesaret edelim.

Şırnak Ajans
Abdulselam GÜLYEN
Abdulselam GÜLYEN
Okuma Süresi

4 dakika

Yayınlanma 19:41 - 27 Eylül 2025
Güncelleme 12:44 - 02 Ekim 2025

Kürtçenin Sesi Bir Dilin Direnişi

Abdulselam GÜLYEN / Şırnak Ajans 

Dört kelime. Sadece dört kelimelik bir Kürtçe cümle. AMED Spor’un formasındaki bu masum ifade, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) radarına takıldı ve 110 bin liralık bir ceza faturası kesildi. Kelime başına 27 bin 500 lira! Bir dilin sesine biçilen bu bedel, sadece bir kâğıt parçası üzerindeki rakamlar değil; bir halkın tarihine, kültürüne, varlığına vurulan bir mühür.

Yüzyıl önce, 1925’te, kahvehanelerde Kürtçe konuşanlara zabıtalar tarafından dakikası 10-15 kuruşluk cezalar kesilirdi. O günlerden bu yana Kürtçe, nice mücadeleyle, nice acıyla, nice direnişle meşruiyet kazandı. Şarkılarla, şiirlerle, ninnilerle bu toprakların ruhuna işledi. Ama hâlâ, 2025’te, bir futbol maçında dört kelimelik bir cümle bu kadar ağır bir faturaya dönüşebiliyor. Sanki zaman değişmedi, sadece rakamlar büyüdü.

Neden? Kürtçe neden hâlâ bir tehdit gibi görülüyor? İngilizce markalar, İtalyanca sloganlar, Almanca logolar formaları süslerken kimse kaşını kaldırmazken, Kürtçe neden bu kadar rahatsız ediyor? Bu, bir dil meselesinden öte, bir kimliğe, bir halka, bir tarihe yönelik bir tavır. Ve bu tavır, barışın değil, yaranın tarafında duruyor.

Kürtçe, bu coğrafyanın en kadim dillerinden biri. Dağların yankısında, ırmakların çağlayışında, bir ananın fısıldadığı ninnide yaşıyor. Her kelimesi, bir halkın sevincini, acısını, umudunu taşıyor. Bu dili cezalandırmak, sadece bir halkı değil, bu toprakların ortak ruhunu cezalandırmak değil midir? Barış, kelimelerle değil, yüreklerle inşa edilir. Ama bir dilin sesini kısmak, o yüreklere diken ekmekten başka nedir?

Aynı günlerde, Meclis’te barış konuşuluyor; İmralı’ya gidilip gidilmeyeceği tartışılıyor. Umutlar, yaralar, hayal kırıklıkları iç içe. Ama bir yanda barış umudu dillendirilirken, diğer yanda dört kelimelik bir Kürtçe cümleye ceza kesiliyor. Bu tezat, bu çelişki, hangi gerçeğin içindeyiz sorusunu bağırtıyor. Barışa mı yürüyoruz, yoksa eski yaraları mı deşiyoruz?

AMED Spor’un o dört kelimesi, bir maçın skorundan çok daha büyük bir anlam taşıyor. O kelimeler, bir halkın direncini, bir dilin inadını, bir kültürün onurunu fısıldıyor. TFF’nin cezası, bu fısıltıyı susturamaz; aksine, o sesin gücünü bir kez daha hatırlatıyor. Çünkü Kürtçe, ne kadar engellenirse engellensin, konuşulduğu sürece yaşıyor. Şarkılarda, şiirlerde, sokaklarda, kalplerde.

Bu ceza, sadece AMED Spor’a değil, hepimize kesilmiş bir fatura. Soru basit: Bir dilin özgürce konuşulması kime ne kaybettirir? Ve bir dilin susturulması kime ne kazandırır? Kürtçe, bu toprakların ortak mirası. Onu kucaklamak, barışa bir adım atmak demek. Onu cezalandırmaksa, hepimizin yüreğine bir yara daha açmak.

Belki de mesele, bu cezaların ardındaki korkuyu görmek. Kürtçe’nin dört kelimesinden korkan bir zihniyet, aslında o dilin taşıdığı hakikatten korkuyor. O hakikat, bu topraklarda birlikte yaşama iradesi. Barış, bu iradeyle mümkün. Ve barış, her sesin, her rengin, her kimliğin özgürce var olmasıyla gelir. Kürtçe’nin sesi, bu barışın en güzel nağmelerinden biri. Yeter ki, o nağmeyi duymaya cesaret edelim.


Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir