Yollar, Kapılar ve Kalanlar… « Şırnak Ajans

Yollar, Kapılar ve Kalanlar…

Her gün, kendi içinde bir çentik, bir oyuk. İp, kördüğümüne dolanıyor; insan kendini bulamıyor, yakını kovuyor, uzağı çağırıyor.

Şırnak Ajans
Abdulselam GÜLYEN
Abdulselam GÜLYEN
Okuma Süresi

4 dakika

Yayınlanma 21:17 - 24 Eylül 2025
Güncelleme 21:17 - 24 Eylül 2025

Yollar, Kapılar ve Kalanlar

Abdulselam GÜLYEN – Şırnak Ajans 

Dünya, bir sızının gölgesinde dönüyor. Sokaklar, evler, insanlar; hepsi birer yara, birer fısıltı, birer naber. Kapılar açılıyor, kırılıyor, kapanıyor; her birinin ardında bir hikâye, bazen bir kâbus, bazen de uykusuz bir rüya. İnsan, kendi gölgesine takılıyor, adımları boşlukta yankılanıyor. Sınırlar daralıyor, sıkışıyor, bunalıyor; ama yine de insan, o sınırları zorlamaktan geri durmuyor.

Hüzün, usulca çöküyor; bulut gibi değil, sanki bir eski dost gibi. Ezberler tanıdık, alışkanlıklar yumuşak; ama geleceği sessizce rehin alıyorlar. Vedalar lime lime, gündoğumları sırlarla ağır, günbatımları zincire vurulmuş. Manzaralar sahipsiz, zaman bizi kendi curcunasıyla öğütüyor. Baktığımız yerde izlerimiz, kaydettiklerimiz bir anda kaybettiklerimize dönüşüyor. İnsan, kendi masalına zincirleniyor; gidenlere türküler, kalanlara umutlar, bir daha diyerek kanat çırpıyor. Ama her çırpınış, yere biraz daha yakın.

Bizim büyük fiyaskolarımız var; alkışlanan hezimetlerimiz, dayatılan mecburiyetlerimiz. Çağımızın yangınları içimizi yakıyor, her birimiz kendi yanılgımızın gölgesinde. Bu sonlara, her renkten çiçekler bırakmalı; belki bir dal yasemin, belki bir avuç naber.

Ehlileşmek, bir düzen vaadiyle kapıyı çalarken, önemler kulağımıza üfleniyor. Her ev, bir iç çekiş, bir kayıp, bir yara. Çarşıda, bir şarkının nakaratında, kalabalıkların arasında bir mırıltı: Yabancı insan, yalan insan, kalabalık insan. Her kelime, bir sıfat olup taşıyor; her harf, bir yük.

İnkârlar üstümüze yürüyor, ithamlar kapıyı yumrukluyor, şüpheler gölgemize yapışıyor. Istırap, bir şenlik gibi yeniden sahne alıyor. Dünya adını değiştirse de yörüngesi sabit. İllüzyonları parçalayıp, sahtelikleri bir kenara bırakmalı; sihirbaz gibi, gerçeğin en küçük  dokunarak, hakikatin izini sürmeli. Dağlardan yıldızlara, çöldeki kumdan yemyeşil ovalara.

İnsanın uçurumları var, mayın tarlaları var, sonları var, sonsuzlukları da. Güç, el değiştiriyor; yıllar, bir yerlerde kalıyor. Bazı anılar geri dönmüyor, bazı yollar kapanıyor. Dünya dönüyor, kahır inatla yerinde sayıyor, umutlar ise her bakışta bir kale gibi dimdik.

Serzenişler fısıldıyor, ayrılıklar uğulduyor, dikkatler buyur ediyor. Her gün, kendi içinde bir çentik, bir oyuk. İp, kördüğümüne dolanıyor; insan kendini bulamıyor, yakını kovuyor, uzağı çağırıyor. Birilerinin söyledikleri, birilerinin sustukları; bildikleri, bilmedikleri; hepsi yeryüzünde, gökyüzünde dolaşıyor. Bildikleriyle ezilenler, bilmedikleriyle kaybolanlar, taşıyamadıklarıyla düşenler var. Saklanan nedenler, ayyuka çıkan gerçekler; birilerine son, birilerine başlangıç.

Bir sarsıntı kapıda, bir titreme, bir yoklama. İnsan ve dünya, birbirine bakıyor; sonra dünya dönmeye devam ediyor, insan durakalıyor. Sevgiler, öfkeler, sevinçler, kederler; hepsi bir mevsim gibi gelip geçiyor. Geriye, yaşadıklarımızla kalıyoruz. Bu bir fal değil, hayatın ta kendisi; her sokakta, her nefeste kendini hatırlatan bir sızı.

Yolculuk bitmiyor, seslenişler susmuyor, adımlar yorulmuyor. Patikalar, kayalıklar, sonra olanlar ve olacaklar. Bekleyiş, şüphe, merak; hepsi aynı aynada buluşuyor. Kesitler, kesintiler, parantezler; bir cümle için uğraşıyor. O cümlede, dünya saklı; dünler, yarınlar, hepsi birleşik. Hayat, birleşik yazılıyor.

Abdulselam Gülyen – Şırnak Ajans 


Bir Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir